Ülkemiz insanlarının büyük bir çoğunluğu şehirlerde yaşıyor. Ülke içinde olduğu gibi bütün dünyada da insanlar yer değiştiriyorlar ve doğup büyüdükleri yerlerden uzaklarda hayatlarını sürdürüyorlar. Bu değişimin sonucu olarak, farklı ırk, din, geleneksel yapıda olan ya da bu açılardan farklı ailelerden gelen insanların gerçekleştirdiği evliliklerin sayısı da çoğalıyor. Küreselleşme denilen değişim ile ortak bir dünya kültürü oluşuyor. Bu ortak kültür zemininde kadın ve erkekler buluşup evleniyorlar. Ancak geçmişimizden ve içinde büyüdüğümüz kültürün etkilerinden tamamen kurtulmamız bir kaç şekilde neredeyse imkansız. Birincisi geçmişimiz biz farkında olmasak da benliğimizin bir parçası olarak varlığını sürdürüyor ve ancak yakın bir ilişki içinde kendini gösteriyor ve sorunlara yol açıyor. İkinci olarak da evlilik sonrası eşimizin ve bizim ailemizin oluşturduğu daha geniş bir sistem içinde kültürel farklılıklara bağlı olarak sorunlar çıkabiliyor.
Ülkemizde örneğin Alevi Sünni, Kürt Türk gibi ayrılıklar, bu ayrılıkları sorun etmeyen çiftler bir adım öteye geçerek evlendiklerinde ailenin kalanı için önemli sorunlara yol açıyor. Aralarındaki sevginin gücüyle herşeye rağmen evlenen çiftlerin ilişkisini yıpratan bir noktaya gelebiliyor sorunlar. Globalleşen dünyada evlilik yalnızca ülke içindeki çeşitlilikten etkilenmekle kalmayıp, dünyanın çok farklı ülke ve kültürleri arasında evlilikler gerekleşiyor. Türkiye’de Rus Gelin, İngiliz Gelin özellikle Akdeniz ve Karadeniz sahillerinde artık normal kabul edilmeye başlandı. Bir gazete haberi (18,000 Russian brides call Antalya home) 18 bin rus gelinin Antalya'yı evi olarak gördüğünü söylüyor! Bu ilişkilerin kendine özgü özellikleri de yok değil. Örneğin Türk erkekler önemli oranda kendilerinden yaşlı İngiliz kadınlarla evleniyorlar. Bu eliliklerin ekonomik kaygılarla yapılıyor olabileceğini düşündüren önemli bir detay. Rus kadınlar için durum belki tam tersi. Birçok genç ve güzel Rus kadın, kendinden oldukça büyük Türk erkeklerle yalnızca ekonomik kaygılarla evlenebiliyorlar. Bu evliliklerin hepsini sorunlu kabul edemeyiz elbette. Ama Fransız bir kadınla evliliğini bitirmekte olan bir çift görmüştüm ve bu çiftin çocuklarının velayetini kimin alacağı, Fransız kadın artık ülkesine dönmek ve orada hayatına devam ettirmek istediği için özellikle daha da problemli bir hal almıştı.
Örneğin geleneksel kültürel değerlerin yaşandığı benimsendiği bir aile içinde büyüyen bir erkek kendisini modern, kadın erkek eşitliğine inanan biri olarak biliyor taa ki evlenene kadar. Evlendikten sonra kendisini bile şaşırtan bir şekilde daha önce kendisini rahatsız etmeyen birçok şey gözüne batmaya başlıyor. Eşinin kıyafetine karışmaya başlıyor, ev işlerinde sorumluluğu tamamen eşine bırakıyor. Eşit bir ilişkiden bir tarafın baskın olduğu bir ilişki modeline geçiyor. Elbette bu geçiş sorunlara yol açıyor. "Doğulu" geleneksel değerleri "batılı" da küreselleşmeyle ortaya çıkan ortak değerlerin tanımlanması için kullanılageldiği için ben bu çatışmayı içimizin doğulu dışımızın batılı olması diyorum. Bu durumu batılı değerlerin özümsenmemesine yani düzeltilebilir ya da düzeltilmesi gereken bir kusur gibi görenler de olabilir. Ancak kültürel geçmişin, hatta tarihi de içine alan uzun ve geniş bir arkaplanın biz istesek de istemesek de ruhsal yapımızın bir parçası olduğunu ve silip atmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Akıllıca yaklaşım bence bunları tamamen silmeye çalışmak yerine, orada olduğunu ve bizi nasıl etkilediğini bilmektir.
Evlendikten sonra böyle bir değişimin gerçekleşmesinin kültürel sebeplerinin yanı sıra psikolojik sebepleri de olabilir. Evlenmeden önce eşini ayrı bir birey olarak görmeyi başaran bir kadın ya da erkek, evlendikten sonra eşiyle kendisini adeta tek bir birey gibi algılamaya başlıyor ve eşinin farklılıklarını kendi kusurları gibi düzeltmeye çalışabiliyor.
Günlük hayatımızı oluşturan şeylerin birçoğunun aslında dini, politik ve kültürel bakış açılarımız tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle din ve kültürel konularda farklı inanışlar ya da pratikler diğer birçok konuda uyumlu olan eşlerde bile ciddi sorunlara neden olabilir. Din ve kültürel konular ve günlük uygulamalarda eşler arasındaki benzerlik ilişkiyi güçlendirir. Hayatı anlamlandırma biçimi birbirine benzeyen eşler birbirini destek olarak değer verirler ve bu destek ile ailenin diğer konulardaki güçlüklerini daha kolay aşabilirler.
Bireylerin bekarlıkları sırasında aile ve içinde büyüdükleri çevrenin değer yargılarını günlük pratiklerinde uygulamamalarına rağmen evlendikten sonra yaşama biçimlerini değiştirmeleri sık karşılaşılan bir durumdur. Ya da evlendikleri kişinin daha sonra değişeceği biçiminde bir inanış nedeniyle din ve kültür konusundaki farklılıkları görmezlikten gelebilirler. Eşlerin sıkça yaptıkları bir yanlış eşlerini kendi uzantıları gibi görmeleri ve kendilerine göre “hata” yada “günah” olarak değerlendirdikleri bir uygulamalarını kendi hataları gibi görmeleridir. Bunun gibi üzerinde biraz çalışılarak değiştirilebilecek olan noktalardan kaynaklanan bir sorun, kısa bir danışmanlık hizmeti bile hayatınızda çok şeyi değiştirebilir.
Dindar insanlar çoğu kez evlendikleri kadın ya da erkeğin kendileri ölçüsünde dindar olmasının yeterli olduğunu düşünebilmektedirler. Oysa diğer birçok konuda olduğu gibi dini pratiklerde de büyük bir çeşitlilik söz konusudur. Din günlük hayatı birçok açıdan belirlese bile kişilik yapısı, iletişim biçimleri, kariyer beklentileri gibi birçok konuda farklılıklar dindarlık ile genellikle çok da belirlenenemez. Hatta kişiler dindarlıklarına rağmen bazı konularda dinin standart yaklaşımını ya benimsememiş ya da uygulamıyor olabilirler. Örneğin kadın erkek rolleriyle ilgili geleneksel dini yaklaşımdan farklı olarak kadın dini yaklaşımın sınırlarını dışına çıkmadan da eşinden farklı düşünebilir. Birçok kişi dini kurallar ile geleneksel kuralları birbirine karıştırmaktadır. Oysa geleneksel kuralların en azından ülkemiz coğrafyası düşünüldüğünde dini kurallardan çok daha etkin olduğunu görmekteyiz.
Yalnızca İslami Evlilik kelimeleri kullanılarak Google arama motorunda geçen ay toplam 135bin arama yapılmış. Yalnızca evlilik kelimesi ise birbuçuk milyondan fazla kez aranmış. Evlilik siteleri 90 bin kez aranırken, islami evlilik siteleri 27 bin kez araştırılmış. Elbette benzer anahtar kelimeleri hesaba katmıyorum. Bu istatistikler bile tek başına bize dini evlilik için önemli bir kriter kabul eden insanların neredeyse toplam nüfusun dörtte birini oluşturduğunu gösteriyor. Zaman içerisinde hassasiyetlerdeki değişikliğin nasıl olduğu ise boylamasına bir araştırma yapmakla söyleyebiliriz. Geçenlerde bir araştırma şirketinin verileri ilgimi çekti. Türkiye'de dindarlığın arttığını ama dini ibadetlerde aynı ölçüde bir artış olmadığını söylüyordu istatistikler.
Peki yukarıdaki istatistikleri başka bir bakış açısıyla ele alacak olursak, toplumun dörtte birinde mi var islami hassasiyetler sadece. Böyle olduğunu düşünmek herhalde bu toplumu tanımamak olur. İslami hassasiyetleri olanlar bu siteye olmayanlar öteki siteye mi yöneliyorlar. Bir eşik noktasından söz edebilir miyiz?
Peki aynı siteye profil gönderenler içinde nasıl bir çeşitlilik söz konusu acaba. Bütün bu sorular cevaplanmaya muhtaç. Belki en önemli soru şu: islami evlilik isteyenler içindeki çeşitlilik içinde evlilik söz konusu olduğunda sorunlara yol açmıyor mu? Bir soru daha kişilik mi daha çok mutluluğu öngörüyor yoksa aynı değer yargılarını paylaşıyor olmak mı? Eğer mükemmelliyetçi birisiysem örneğin aynı dini inançları paylaşmama rağmen küçük yorum farklılıklarını tolere etmemi zorlaştıracaktır. Dindarlıktaki artışla paralel gitmeyen bir ibadet artışı, yani tutumlar değişiyor ama eylemler aynı ölçüde değişmiyor.
Bana öyle geliyor ki, bir zamanlar simyacıların demiri altına çevirme çabalarında olduğu gibi "evlenmek istiyorum" diyerek interneti arşınlayanların bir kısmı bir simyacının aradığı gibi bir formül arayışı içindeler. Maalesef evlilik söz konusu olduğunda basit bir formül olduğunu söylemek zor. Bütün varoluşu açıklayan bir “Büyük Birleşik Teori" arayışı gibi birşey. Elbette çabalar takdire şayan. Mutlu bir evlilik arayaşıyla internette çabalayanlar teknolojinin imkanlarını kullanırken kendi içinde bir çeşitlilik içeren din olgusunu basite indirgeme hatasından sakınmalılar. İnternet evliliği önümüzdeki on yıllarda çok daha fazla değiştirecek gibi görünüyor.
RSS Facebook Twitter ilicMedia