İyi bir iletişim kendi başına iyi bir evlilik getirmez ancak iletişim becerilerinizi geliştirirseniz sorunlarınızı (muhakkak çıkacaktır) daha kolay çözebilirsiniz. Bu bölümde size eşlerin iletişim konusunda en sık yaptıkları hataları ve bunların çözümlerini, doğru kavga nasıl yapılır, öfke kontrolü için yapabileceklerinizi anlatacağım.
Sorunlarınızdan ders almayı bilmelisiniz. Kendisi bir kaç kez evlenip boşanan evlilik terapistine sormuşlar "kendi evliliğini sürdüremeyen birisi nasıl bir evlilik terapisti olabilir?" Terapist şöyle cevap vermiş: "Bu sayede iyi bir evlilik terapisti oldum çünkü yapılmaması gereken bütün hataları artık biliyorum." Siz de yapılmaması gerekenleri, arzulanan bu değildir ama hataları yaptıktan sonra öğrenebilirsiniz. Ya da aynı hataları yapmaya devam eder ve ilişkinizin sonunu hazırlarsınız.
Bazı iletişim sorunları yalnızca deneyimsizlik ya da iletişim kurma tekniklerini bilmiyor olmamızdan değil, altta yatan ve tedavi gerektiren psikiyatrik sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. İletişimi en yaygın olarak olumsuz etkileyen psikiyatrik sorunlar kişilik bozukluklarıdır. Hiperaktivite Bozukluğu'nun da ya kişiliği etkileyerek ya da örneğin sabırsızlığa yol açarak iletişimde sorunlara yol açıyor olması mümkündür.
Sinirlilik bir ilişki için yıkıcı sonuçları olabilecek bir sorundur. Kimi zaman kişilik yapısının ya da bozukluğunun bir belirtisi, kimi durumda ise sonradan ortaya çıkmış psikiyatrik bir bozukluğun belirtisi olabilir.
Sinirlilik eğer evliliğinizden ya da çocuk sahibi olduktan sonra ortaya çıkmışsa, net olarak ifade edemediğiniz ya da belki de farkında bile olmadığınız bir çatışma yaşıyor olabilirsiniz. Evlilikten ya da çocuk sahibi olduktan sonra ortaya çıkan sinirliliğin bir diğer nedeni de artan sorumluluklar nedeniyle tükenmeniz olabilir. Kendinize ve dinlenmeye yeterince zaman ayırmıyorsanız tükenme kaçınılmaz olacaktır.
Sinirliliğin tedavisi kaynağına göre değişir. Bazen bir kaç seansın büyük faydası olabilir. Eğer bir depresyon söz konusu ise ilaç tedavisi ve bir kaç ay arayla yapılacak izlem görüşmeleri yeterli olacaktır. Eğer kişilik bozukluğundan kaynaklanan daha süregen bir durum söz konusu ise uzun süreli psikoterapi gereklidir.
Öfkenizi kontrol etmeyle ilgili olarak kendi kendinize yapabileceğiniz şeyler ise şunlardır:
Sağlığınızla ilgili genel bazı önlemler almak yardımcı olacaktır. Fiziksel olarak hastaysanız yardım alın. Fiziksel olarak sağlıklı ve rahat olmak öfkenin kontrolünü kolaylaştıracaktır. Sağlıklı ve dengeli beslenin. Alkolden uzak durun, rahatlamak için diğer uyuşturucuları (eğer gerekli görülmüşse doktor kontrolü ile verilen sakinleştiriciler hariç). Yeterince uyuyun. Haftada üç ya da dört gün egzersiz yapın. Kendinizi yeterli, güvenli ve kontrollü hissettirecek hobiler edinin. Gevşeme egzersizlerini öğrenin ve uygulayın. Diğer insanlara her zaman saygılı davranın.
Yine de öfkelenirseniz dünyadaki pek çok şeyin kontrolünüzde olmadığını düşünün. Öfkelenen sizsiniz, hiç kimse sizi öfkelendiremez. Hayat adil değildir, bunu değiştirmek için enerji harcamayın. Hiç kimse öfkeli biriyle birlikte olmak istemez. Hiç kimse öfkeli birine yardım etmek istemez. Gerçekten sorunun çözülmesini mi istiyorsunuz yoksa şikayet etmek, bağırıp çağırmak mı? Öfkenizin gerçek nedeni sizin zannettiğiniz şey olmayabilir.
Yine de öfkeniz devam ediyorsa beklemek, dikkatinizi başka bir şeye vermek, fiziksel olarak meşgul olacak bir şeyler bulmak da uygulandığında etkili yöntemlerdir. Olmadı ve “muhakkak bir şeyler yapmanız gerekiyorsa” öfkenizi dışa vururken sırasıyla sizi neyin sinirlendirdiğini, ne hissettiğinizi, karşınızdakinden ne istediğinizi ve son olarak bunu neden istediğinizi belirtin. Şunlara dikkat etmelisiniz: İlk basamak olarak sizi sinirlendiren şeyi tam ve net olarak belirtin: ne oldu, ne zaman oldu ve nerede oldu da sinirlendiniz; bunu yaparken belirsiz ifadeler kullanmayınız; genelleme yapmayınız (sen zaten her zaman böyle böyle yapıyorsun demeyin); karşınızdaki insanın niyetinin ne olduğu ya da olabileceğine dair yorumlarda çıkarımlarda bulunmayın. Ne hissettiğinizi ikinci basamakta belirtin: ne hissettiğinizi ifade ederken sakin konuşun; durum hakkında ne hissettiğinizi söyleyin kişi hakkında değil (“sen beni kızdırdın” yerine “bardağımın izinsiz alınması beni kızdırdı” şeklinde örneğin); duygularınızı inkar etmeyin; karşınızdaki insanı ezmeye çalışmayın; karşınızdaki insanın bütün karakterine saldırmayın; duygularınızın kontrolünü bırakmayın. Üçüncü basamakta karşınızdaki insandan ne yapmasını istediğinizi ifade edin. Bunu yaparken her adımda küçük bir değişiklik talep edin. Hangi davranışlarını bırakmasını istediğinizi belirtirken hangi davranışlarının devam ettirmesini istediğinizi de ifade edin. Karşınızdaki kişinin gerçekten yapabileceği bir şey isteyin. Yalnızca değişmesini istemek yerine neyi değiştirmesini istediğiniz konusunda net olun. Karşınızdaki insanın ihtiyaçlarını tamamen göz ardı etmeyin. Değişmesini gereken kişinin yalnızca karşınızdaki kişi olduğunu düşünmeyin, sizin de değiştirmeniz gereken davranışlarınız olabilir (genellikle de vardır). Son basamakta karşınızdakinin davranışlarındaki değişikliğin size nasıl yardımcı olacağını açıklayın (örneğin “evdeki dağınıklığın toparlanması konusunda biraz yardımcı olman benim daha az yorulmama böylece çocuğumuzla daha istekli bir şekilde ilgilenmemi sağlayacak” gibi). Davranışlarda değişiklik yapılmadığı takdirde bunun nasıl olumsuz sonuçları olabileceği söyleyin, bunu yaparken tehdit edici bir ifade kullanmayın. İstediğiniz değişiklikleri ifade etmekten utanmayın, korkmayın.
Susmak her zaman gereksiz bir konuşmadan daha etkilidir. Elbette sinirlerinizin tepenizde olduğu bir zamanda susmak etkin bir çaba gerektirir. Susmakta zorlanıyorsanız, söylemek istediklerinizi her zaman söyleyebileceğinizi kendinize hatırlatın. En güzeli söylemek istediklerinizi bir mektup ile söylemenizdir. Bu size düşünmek için zaman kazandırır. Yazarken daha sağlıklı düşünecek ve hayatta en çok sevdiğiniz kişiyi üzmenize engel olacaktır. Unutmayın bir kavgada kazanan taraf yoktur. Söz düellosunu siz kazanmış olabilirsiniz ama kaybeden eşinizin en azından haksız çıktığı için kalbi kırılmış olacaktır. Diyelim ki eşiniz sizi hak etmediğiniz bir şekilde azarladı, hemen kendinizi savunmaya geçmeyip sustuğunuz zaman içinde belki de eşiniz de düşünme fırsatı bulacak ve kendi hatasını fark edecektir. Siz kendinizi savunmasanız da eşiniz sizden özür dileyebilir ve olay büyümeden hallolur. Özür dilemese bile aradan bir zaman geçtikten sonra konuyu tekrar açsanız bile hatasını farklı bir ruh hali içindeyken kabullenme olasılığı artacaktır. Sessiz kalarak dinlemek terapistlerin en güçlü araçlarından birisidir. Yeterince delil toplamadan yorum yapmazlar, böylece yorumlarını yaptıklarından reddedilme şansı neredeyse kalmamış olur. Siz neden bir süre sessiz kalarak bu güçlü aracı kullanmayasınız!
Susman bir güç olduğu gibi konuşmak da güçtür. Çelişkili gibi görünse de özellikle sessizliğin bir erdem gibi görüldüğü ve teşvik edildiği doğu kültüründe sessizlikte aşırıya kaçıldığı durumlarla karşılaşıyoruz. Özellikle kadınlar söz konusu olduğunda.
Vücudunda güçsüzlük ve uyuşmalar; zaman zaman öfke patlamaları, kendi ifadesiyle "erkek gibi lanlı konuşmalar ve küfürler" nedeniyle rahatsız olan kadın hastaya sıkıntılarının ne olduğunu sorduğumda "eskiden çok sıkıntım vardı ama şimdi yok" diye cevaplıyor. Az sonra ise kocasının kazandığı paraya el koyduğunu ve kendisinin de verilen harçlıkla yetinmekte zorlandığı ifade etti. Kocasının da kendisi hasta olmasın diye kendisine artık daha iyi davrandığını belirtti. Dertlerini anlatacak bir arkadaşının olup olmadığı sorduğumda, var ama ben konuşmakta zorlanıyorum, kelime bulamıyorum dedi. Peki, kitap okuyor musun dediğimde, okumayı sıkıcı bulduğunu maalesef çok daha cahilce bir ifade ile saçmalayarak "kitap okumak zaman kaybı" dedi. Oysa bu kadın yarı zamanlı bir işçi olarak çalışan ve kocası evde olmadığı zamanlarda her güç saatlerce zamanını komşularıyla "havadan sudan" konularda konuşabilecek vakti buluyordu. İçimden onun adına çaresizliğe kapıldım bu kadının sorunlarının çözümü için önerdiğim her şeyi boşa çıkarmasını dinlerken.
Bu kadının sorunu sorunlarını dile dökme becerisinin olmamasıdır. Hayatı boyunca düşüncelerini ifade etmeye cesaretlendirilmemiş olan bu kadın konuşma becerisini kaybettiği gibi bunun önemini dahi anlayabilecek beceriden yoksun bir hale gelmiştir. Benden adeta büyülü bir şekilde şikayetlerini gidermemi istiyordu.
Bu sorun maalesef farklı boyutlarıyla birçok sorunlu çiftte yaşanmaktadır. Konuşma gücü doğru kelimeleri kullanarak karşımızdakine saldırmadan ve suçlamadan duygularımızı, isteklerimizi ifade edebilmektir. Her dile getirdiğimizin anında sonuç vermesi, karşılık bulması gerekli değildir. Eşimizin de konuştuklarımızı hazmetmeye ve kendi adına yapabileceklerini düşünmeye ihtiyacı olabilir. Bazı durumlarda eşin hiç bir şey yapmaya niyeti yoktur ya da öyle davranır. Kadının çaresizliğinden istifade ederek, onu hiç umursamaz bir şekilde davranabilir. Unutmayın ki sizinle birlikte olmaktan hiç bir kazancı, doyumu yoksa neden hala sizinle birlikte olsun. Ancak bu durumun değişmesi gerçekten de sizin çaresizliğinizden kurtulmanızla mümkün olabilir. Bunun için tek başınıza dahi ayaklarınızın üzerinde durabilecek ekonomik, sosyal ve kişisel becerilerinizin olması, kazanılması gerekmektedir. Konuşmayı öğrenmek bu becerilerin ilkidir ve ivedilikle üzerinde çalışılması gereken bir şeydir.
Çok az tanıdığımız ya da birlikte az zaman geçirdiğimiz insanlarla ilişkimizde çok daha özenli davranmamıza rağmen, çok sevdiğimiz ve hayatımızda çok daha fazla önemi olan kişilere karşı şaşırtıcı biçimde daha hoyratça davranırız. Pek çok hastam eşlerinin aile dışındaki insanlar tarafından mükemmel bir insan olarak tanındığını söylemiştir. Bu eşler aile içinde dışarıdaki tablonun tam tersine kaba, vurdumduymaz ve ilgisiz davranabilmektedir. Bunun bir kaç nedeni olabileceğini düşünüyorum. Birincisi aile üyelerimizi özellikle de çocuklarımızı ayrı birer birey olarak kabul etmek birçoğumuz için güçtür. Onların başarıları bizim başarımız, onların hataları da bizim hatamız oluverir. Bu da onları değiştirmek için zorlamamıza neden olur. Bir diğer neden ise aile üyelerimizi "çantada keklik" gibi görmemizdir. Nasıl olsa onlar bizimledirler ve bizimle olmaya devam edeceklerdir. Oysa gerçek öyle değildir. Aileler çöker ve evlilikler biter. Fiziksel olarak birliktelik devam etse bile ruhsal yakınlık olmayınca birliktelik bir işkenceye dönüşür. Sevgi asla "çantada keklik" değildir ve sürekli beslenmesi büyütülmesi, canlı tutulması gerekir, yoksa ölür, solar.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan erişkinlerin evlilikleriyle ilgili tatmin düzeylerinin bu bozukluğu olmayanlardan daha düşük oldukları ve ayrılma ve boşanma oranlarının daha yüksek oldukları gösterilmiştir. DEHB olan erişkinlerin yeterince organize olamamaları, duygularını kontrol etmedeki güçlükleri, dürtü kontrolündeki güçlükleri ve iletişim güçlükleri evliliklerinde güçlüklere yol açmaktadır. DEHB olanların eşleri organizasyon sorumluluklarını yüklenmek zorunda kalmaktadır. Bunun yanı sıra eşlerinden yeterli duygusal desteği alamamaları nedeniyle zaman içinde tükenmelerine neden olmaktadır.
Ne hakkında kavga etmenizden daha önemlisi nasıl kavga ettiğinizdir. Eğer doğru biçimde kavga ederseniz bu evliliğinizi güçlendirici bir şeye dönüşebilir:
Sizi rahatsız eden küçük şeylerin, içinizden birisi patlayıp bunu büyük bir kavgaya dönüştürünceye kadar birikmesine izin vermeyin. Biriktirip kavga etmek sorunu çözülemeyecek hale getirecektir.
Eğer bir şeye kızdıysanız ve eşinizle iki gün o meseleyi konuşmadıysanız, hiç konuşmayın. Çünkü bu konuyu uzun süre sonra açtığınızda eşiniz aslında başka bir şeye kızdığınızı ve geçmiş konuları açtığını düşünebilir.
Eğer eşiniz bir meseleyi o an konuşmak istemiyorsa, önünüzdeki 24 saat içinde bu meseleyi konuşmak üzere kendisiyle sözleşin.
Doğru kavga ancak tam olarak ne hakkında kavga edecekseniz yapılabilir. O zaman her ikinizde o konuya odaklanabilirsiniz. Yoksa birçok konu gündeme gelir ve kavganız bir işe yaramaz.
Doğru kavgada belden aşağı vurulmaz.
Doğru kavgada geçmişteki meseleler gündeme getirilmez.
Doğru kavga sırasında hakaretvari ya da alaycı bir ifade kullanılmaz.
Mizah kullanıyorsanız dikkatli olun. Gülmek iyidir ama şakayla da olsa takılmak yanlış anlaşılabilir ve incitici olabilir.
Kavga ederken birbirinizi tam olarak dinlediğinizden emin olun. Buna eşinizin beden dili da dahildir. Konuşurken birbirinize bakın.
Kavga sırasında birbirinizin sözünü kesmeyin.
Doğru kavga etmek birbirinizi ayıplamadan ve suçlamadan olabilir.
"Sen" yerine "ben" diye başlayan cümleler kurun.
Eğer her ikinizde aşırı derecede öfkeli değilseniz, kavga sırasında konuşurken el ele tutuşmaya çalışın.
Af dilemeye açık olun ve affetmeye hazır olun.
Eğer eşinizi affetmek sizin için çok zorsa bile, affetmemek hem duygusal hem de fiziksel olarak hem size hem de evliliğinize daha fazla zarar verebilir. Kin beslemek kafanızın içinde bedava oturan bir kiracı tutmak gibidir.
Kazanmak için değil, ilişkiniz için kavga edin.
Çatışma problem değildir. Bütün evli çiftlerin anlaşmazlıkları olur. Evlilikte asıl zorluk yaratan nasıl etkin bir biçimde tartışabileceğinizi bilememektir.
İhtiyacınız olan araçlar şunlardır:
1) Çatışma çözme becerileri
2) Adil kavga
3) Önce evliliği düşünmek
4) Affetmeye hazır olmak
5) Dinleme becerisi
RSS Facebook Twitter ilicMedia